26 Ekim 2010 Salı

Sana anlatsam inanacak gibisin

Geçtiğimiz yollar o kadar uzak ki şimdi baktıkça göremiyorum.
Soğuk olduğunda aslında bir o kadar da sıcak.
Kurduğumuz uzun cümleler sırf göz yaşlarımızı dindirmek için,
Denizi biraz daha kısaltmak için.
Yoksa kimsenin çok konuşmaya niyeti yok.
Sadece biraz sıcak olsun istiyoruz.
Sadece biraz sarılmak istiyoruz.

Ama şu an her şey o kadar imkansız ki,
Bulutlar üstümüzdeyken güneşi elimizde tutmak gibi,
Zor,çünkü aramızda bile birbirimizi göremediğimiz duvarlar var,
Mavi var,
Eski var,yeni var.

Şu an sana hangi hikayeyi anlatsam bana inanacak gibisin.
Zamanı durdursam da ben yaşlanıyorum.
Hiç bir şey durmuyor inan ki.
Deniz daha çok büyüyor,
Yağmur daha şiddetli,
İnsanlar daha bir öfkeli,
Benim ise saçlarım çok fazla ak.

20 Ekim 2010 Çarşamba

Her gün daha bir

Seninle bakıyoruz ileride ki boşluğa.
Bakışların aynı,
Göz bebeklerinin parlaklığı sabah güneşi misali.

Ellerin titriyor,ağlıyorsun.
Korkma sen! Ben yanındayım.

Göz yaşlarımızın akış yönü dahi hala aynı.
Tadında ise eski günlerimiz var.
Biz her ağladığımızda rüzgar çıkar,
Eşyalar dolar odalarımıza.

Her ne kadar inkar etsen de nefes alışında bile eski yelkenler var,
Daha yolculuğa çıkamamış,
Ve her gün daha bir geriye,
Ve her gün daha bir ürkek.

4 Ekim 2010 Pazartesi

Beklerdim

Şimdi hava soğuk ve ürkütücü sevgilim.Sanırım herkes gelmeni bekliyor sarı zarfın elinde.
Odamı saran karanfil kokusu artık dolabımın arkasında.Neden orada dersen eğer odanın kokusu odamla sevişsin istemiyorum.Ama korkma kokum hala aynı.Yanımda uykuya dalabilirsin.Sıçrama, yanındayım.Bir yere gitmek istesem de gidemem.Nedeni ilk gün ki gibi zihninde.
Şimdi bizim kasabamıza doğru yürüyorum.Hava hafif kararıyor,üşüyorum yine.
Ahşap kapıdan içeri giriyorum.Ayaklarım çamur,ellerim hissetmeyecek cinsten.
Hala üşüyorum ve yıldızlar odamda,karşı dağda yeşeren çiçek ayaklarıma halı,bedenime esrarengiz kıyafet.Bu bile ısıtmıyor.
Her yer sarımtırak,gökyüzünü yıldızlar almış.Işığa koşmak istiyorum.Mecalim ölü bir bebek.
Kuşların cıvıltısı senin seninden bir uğultu.Dinlemiyordum,dinleyemiyordum o ara.Koyda gezintideydim.

2 Ekim 2010 Cumartesi

Etmiyordum

Yine oradaydım,

Ilık kahvem geldi.
Ağzımı yakmıyordu.

Oturuyordum,bizim gülerek baktığımız fotoğraf masamızda,
Sessizdi,
Ayak tıkırdanmasından başka bir şey yoktu inan bana,
Sana ihanet etmiyorum.

Burnum farklı koku alıyorsa,
İhanet etmiyorum.

Yine oturuyorduk,
Ben yine üşüyordum.
Bir an dalmıştım kuş kafesine.
Kuş ağlıyordu,
Fotoğraflar yerlerde,
Ellerim acıyordu,
Sana ihanet etmiyordum.
Sadece biraz üşüyorum.