29 Nisan 2010 Perşembe

İstanbul korkutucu olsa da.

Hep korktum nedense bu şehirden.


Bu adama çok üzülmüştüm.Gidene kadar baktım.Bu şehir daha da ürkütücü gelmişti anlamsız şekilde.

İzmir'im daha bir güzel.


Tekne turu pek güzeldi.Bundan taaa iki sene öncesi işte.


Merhaba büyük ada.Nasılsın? Çok güzelsin bence.

28 Nisan 2010 Çarşamba

Dokunamamanın verdiği tatsızlık.

Yine ve yine o şarkı.
Geldim diyordum,
Geldim..
Yürüdüm,
Yoruldum...
Yine geldim diyordum.

Kulaklarımı kapatıyorum.
Duymak tüylerimi ayaklandıracaktı.
İlk dinlediğim kadar etkilemese de artık farklı duygular vücudumu sarıyor.

Tadı öylesine kalmış ki damağımda,
Her hatıraların salisesi özletiyor tenini.
Yarım kalsın istememiştim,
Böyle olsun ben istememiştim.
Bir kez daha dokunamayacağım sana,
Sen ise hiç bir zaman dokunamayacaksın o sevdiğin kokulu tenime.

Ne zaman rüzgar esse onunla birlikte geleceksin diye bir his kaplıyor içimi,
Sol tarafım ise asla gelmeyeceğini söylüyor.
Hiç birisine inanmıyorum.

Ve ne zaman rüzgar esse kollarımla tenimi sarıp sarmalıyorum,
Diyorum ki hiç olmadığım kadar güçlüyüm.

19 Nisan 2010 Pazartesi

Dilimin üstünde kokan kelimeler.

Yüz hatlarını hatırlayamayacak kadar ürkek yüreğim.
O acıyor,o kanıyor.
Kan rengini sevmiyorum.

Benden başka her şey yerli yerinde.
Kimse yok gibi görüyorum.
Yerle bir olmuş her şey.

Son defa diyorum nasılsın?
İstemeyerekte olsa dökülüveriyor dilimin üstünden.
Yaşlandığını söylüyorsun.Üzülmüyorum.

Ellerimle tuttuğum ceset ve ağrıların morluğu.

Bacaklarımda anlamsız ağrı,
Dirsek kemiğimdeki morluk.
Kolumdaki kızarıklık
Hiç biri o yüzden değil.

Karanlık odalara çökmüş sis,
Sisin arasındaki ışıktır görmeye çalıştığımız,
Yürü ama yol kat etme.
Sana gelmedim ben!

Gözyaşlarını elmacık kemiklerin tutsun.
Ellerinle istesen de tutamazsın onları.
Gücün mü yetmiyor?
Sisin içinden geç,ışığı tut ama;
Sana gelmedim ben.


18 Nisan 2010 Pazar

Ağzımda anlamsız bir tat.

Terk edilmiş sokakları bilir misin?
İçinde bulunan evleri,sokaklarının bomboş oluşu.
Sen dolaşsan bile oralarda yalnızlığını bozamazsın.

Ağzımın içinde anlamsız bir tat.
Burnumun ucunda ceset kokusu.
Vücudum yorgun.
Ayaklarım sızlıyor.
En küçük sinir hücresine kadar doldum taştım.

Ayaklarım ağrıyor,
Adım atamayacak kadar bitkinler.
Ellerimde dermansız.
Her şey işte. Her şey.


17 Nisan 2010 Cumartesi

Bilebilir misin?

Dokunma bana lütfen.
Her dokunduğunda biraz daha titriyorum.
Biraz daha ellerim tutmaz hale geliyor.

O gördüklerin benim yanımda değil aslında.
Sen sadece görüyorsun ben ise gölgemleyim.
Etrafında sayamayacak kadar insanda olsa,
Sende çok yalnızsın.

Yarım kalan hikayeleri sevmiyorum.
Baş roldekiler göremediklerin,
Duyamadıkların.

Çığlıkları duyuyor musun?
Damlaları hissediyor musun omuzuna düşen?
Ellerim sana dokunurken hala buz kesiyor.
Hala acıyor.

Ağlama Dedim.

Terk edilmiş bir tren istasyonu gibi ruhun.
Klarnet sesleri kulağımın zarını titretiyor,
Gözlerimin önünde bizim mutlu günlerimizin siyah beyaz tabloları.

Neden siyah beyaz dersen eğer cevap veremem.
Siyah karamsarlıktır onu bilirim.
Beyazsın ise bizim için bir manası yok.

Tren istasyonu ağlıyor.
Hiç bir renk yok.
Gök kuşağının o hep bilinen renkleri bile yok.
Her şey o kadar net ki.
Ağlama dedim.Ağladı.

Olmasın İşte.Sadece bir kaç damla.

Havanın kasveti aldı götürdü beni.
Sende götürsene
Sadece ikimizin olacağı yere.

Kan kırmızısı,
Açık renk,
Yıldızlar olmasın.

Huzuru avucumuzun içinde tutalım.
Çok bir şey istemiyorum.
Sen unut,ben unutmalıyım.
Sonra işte sen ve ben şömine başında sıcak şarap.

Sevdiğimiz şarkılar susmasın.
Ritimlere eşlik edelim,
Ellerimizi çırpalım sadece ve bana dokunuşunda hissettir.

Sevdiğimiz şarkılar çalarken durmasın yağmur.
Soğuk kış akşamlarında cam başına oturalım,
Yağmur damlalarını benzetelim bir kaç cisme sonra şarkımıza eşlik edelim.
Bu en sevdiğim şarkı sende duyuyor musun?

15 Nisan 2010 Perşembe

Yalan Dediler.

O şarkılara inanmıyordum.
Bir şey ifade etmiyorlardı.
Şimdi ise her şey çok farklı.

Göz kapaklarım bu kadar yorgunken,
Ellerimin nedensiz soğuması,
Sesimin dört beş tonluk titremesi,
Sana gelmedim ben.

Bacaklarım yara bere içinde,
Canımı yakıyorlar.
Kapıları kapattılar.
Kimseyi göremeyecek kadar kör oldum.
Herkesi suçlamıyorum.
Kapıları kapattılar.
Arkasındaki nedenler ruhumu okşuyor.

Unut dediler.
Acımaz dediler.
Unutmak yalan dedi.

13 Nisan 2010 Salı

Acizlik Korkma.

Belkiler umuda bağlar.
Ümitler son ana kadar bırakmaz yakanı.Hep bir ışık görürsün ve kesin karar veremezsin.Evet hep böyle olmuştur.
Eğer aklında biri varsa hissettiğin her ten onu hatırlatır.
Kişiliksizsen yalan söylersin.
Yalan ise kaçamak yol gelir.
Yanlış olduğunu bile bile ateşe koşmak gibi..
Yalan söyleyecek kadar kişiliksiz olmakla birlikte kendi ayaklarının üzerinde duramayacak kadar güçsüzsündür.
Korkaklar için yalan söylemek iyi gelir aslında.
Kendilerini biraz olsun rahatlatırlar.
Açık açıkta konuşamıyorsan korkuların vardır.
Aşıksan eğer.. Her neyse boşver.

Aptal insanları Tanrı sevmez.
Her şey aslında gördüğünden zor.
Hiç bir şey senin olmayacak kadar inatçıydı.
Ve sen korkaktın,
Ve sen istediklerini elde edemeyecek kadar acizdin.

11 Nisan 2010 Pazar

Gökkuşağının rengi hala aynı.

Ben hala aynıyım.
Odamın rengi,
Perdem,
Dolabımın rengi,
Odamda ki koku,
Her şey aynı.

Hala çok uyuyorum.
Sağlıklı beslenmeye başladım.
Kendime daha iyi bakıyorum artık.
Çok hasta oluyorum yine,
Ama kendime bakıyorum.

Hala dinlediğim şarkılar aynı.
Eskisinden fazla iyi niyetliyim.
Sakin hayatım var.
Giydiğim kıyafetlerin kokusu değişmedi.
Tanıdığın ben değişmedi.
Kilolarım duruyor.
Kızmıyorum kimseye artık.
Odamın içine sızan gökkuşağının renkleri hala aynı.

9 Nisan 2010 Cuma

Ne zaman sevişsem.

Sahip olduğumuz her şey sahip olamadıklarımız aslında,
Ben sadece benim olanları severim.
Bir de sen vardın benim olan.
Aklıma gelince sen,dağa,taşa,her yere seni anlatıyorum.
Gökyüzü şekilleniyor gözümde,
Bulutlara seni çiziyorum gözlerimle.

Sen ne zaman aklıma gelsen,gözlerim dalıp gidiyor en derinlere.
Anlamsız şeyler çiziyorum kahverengi kalemimle.
Tuttuğum elleri bırakıyorum.
Koku almak istemiyorum.

Her aklıma gelince sen,
Seviştiğim bedeni terkediyorum umarsızca.
Ve her seviştiğimde,seni yeniden aldatıyorum.

7 Nisan 2010 Çarşamba

Güzel kaplı bir defter.

Bugün her şeyi aldım senden.
Güneşi aldım.
Karanlık günleri bıraktım sana.
İçim gram acımaz.

Bugün ellerindeki kokumu aldım,
Artık başka kokular sinebilir.
Kulaklarındaki cıvıltımı aldım,
Artık sağır olabilirler.
Sende ki olan kalıntılarımı bıraktım.
Bıraktım çünkü,belki anlarsın bir şeyleri diye.
Onlar kalmak istemiyor.
Onları bile üzeceksin diye tedirginler.

Kulaklarım sağırdı.
Ellerim yorgun,ağrılı sızılı.
Tenim hiç olmadığı kadar yalnız,
Terk edilmişti çünkü.Artık sevdiği koku yoktu.
Bedenim son derece güçlü.

Hiç bir şey yoktu artık.
Sadece hafif baş dönmelerim.
Ellerimde titreme kaldı o günden sonra.
Bacaklarım ilk günlerde dik duramıyordu.
Ağzımda kötü bir tat.

Kapattım her şeyi.
Şu an elimde sadece güzel kaplı bir defter var.

5 Nisan 2010 Pazartesi

Geçememiş

Geçmişe dönüp bakmayı sevmiyorum.
Yenilgiler olsa da veya müthiş kazançlar yine de sevmiyorum.
Geçmiş sana bir şeyler kazandırmaz.
Her yeni gün,yeni olayların başlangıcıdır,
Bu yüzden geçmişte kalmayı sevmiyorum.
Sana geçmiş,surat ifadesinde değişiklik yapmaya yarar.

Şakağımda var atışlar.
Kan tadı yükseliyor damağıma.
Hepsi bu yüzden
Geçmişi sevmeyeşimden.
Ellerim belki ondan acıyor.
Belki de gözlerim ondan yorgun.
Belki de ruhum bu yüzden gitmek istiyor.
Hepsi geçmişi sevmeyeşimden.

Ne için?

Neden bu denli titriyor bacaklarım?
Ellerim neden sıcak?
Ellerim acıyor.

Hiç bir şey bir önce ki kadar acıtmaz canını.
Eski filmlerdeki senaryolar çok acıklı.

Nasır tutmuş duygularım endişeli.
Beynim ruhuyla sohbet içerisinde.
Git diyemem beynime.
Git demeyi sevmem ben.
Gidenleri de.

Artık eskisi gibi değil.

Her geçen gün biraz daha uzaklaşıyorsun benden.
İçimden geliyor bunları söylemek inan ki.

Odam da kokun yok artık.
Kıyafetlerimi yıkadım.
Bir damla göz yaşı dökmedim.
Dökemedim inan ki.

Her gün biraz daha nefret mi ediyorum?
Üzgünüm.. Hiç olmadığı kadar hemde.
Kalbim nasıl?
Hiç olmadığı kadar sert.
Çakıl taşları gibi oluyor ama.Sert sonuçta artık.

En sevdiğin giysim var üzerimde.
Kokumun şişesi boşaldı.
Senin olmayı bekliyor ama izin vermeyeceğim.
Onu atmayacağım da.
Hiç bir şey artık eskisi gibi değil.

En sevdiğin koku

Senin gibi değil hiç bir şey.
Duyduğum şeyler üzdü beni.
Hiç bir şey senin yaptığın gibi değildi.

Kokun ise yoktu.Bıraktığın gibi değildi hiç bir şey.
Bıraktılar beni.Seni.
Gelmeyeceklermiş bir daha.Anılarımız,kokularımız.

Bugün sen belki yoktun.
Totem yaptım bizim için.
İnançlarım var benim.Yitirmedim.
İnandım.
En sevdiğin elbisemi giydim.
Hala yoldayım.

1 Nisan 2010 Perşembe

Sağ elim

Başım ağrıyor.Omuzumdan düşen tişörtüm rahatsızlık vermiyor bana.Bugün durgundum.Çok kez dejavu oldum.Aslında beynime düşen bir trajediydi sanki.Hatırlamak istemedim.Düşüncelerimi durdurdum.Hayallerim havada kaldı.Düşünmek istemedim.Görmek istemedim.Duymak istemedim.Durdurdum ellerimle.Bir kez daha her şeyi tam anlamıyla hayal etmek ağır gelecekti çünkü.Asla diyordum hep.Dilimden düşmüyor o günden bu güne.Ben ellerimi çok seviyorum.Onlar bana unutturuyor yaratıcılıklarıyla her şeyi.Sağ elimi daha çok seviyorum.Sol elim çok tembel çünkü.Sınıfta kalacak yakında.Ayaklarımı ise sevmem hiç.Sevemedim de sevemiyorum da.Bakım bile yapmak bazen zor geliyor.Odamı çok seviyorum.Uğraşacak elbet bir şeyler buluyorum.Duvarıma bakmak bile yeterli oluyor.