23 Haziran 2010 Çarşamba

Şimdi.

Ellerim seni alamayacak kadar küçükler.
Ama sensiz olmaya alıştırdım her şeyi.
Adımların derin sandı,
Güz havası,
Yokluk,
Yoksulluk.

Adımların kulağımda ince bir tını,
Her adımın da bir baş dönmesi sendromu ben de.

Şimdi gidebilirsin.
Git.

22 Haziran 2010 Salı

Bilinçaltım dışarı çıkamayacak kadar yorgun.

Hafızanın kuvvetli olması sevindiriyor beni.
Benim hafızam hatırlamayacak kadar unutkan,
Bilinçaltım o denli karışık.

Çiçekleri sevmiyorum.
Deniz odandan görünmüyor.
Ben ise hala bakabiliyorum isteksizce,
O çok mavi,
Ucu bucağı olmayan korkunç sonsuzluğa.

Gözlerim senden kaçarken,
Göz bebeğim sana bakıyordu.

Elin telefona gittiğinde mutlu oluyor musun?
Peki ya suratının ifadesi güldüğümde değişiyor mu?

Bana yalan söyleme artık.
Ne yalanı kaldıracak gücüm var nede ruhum üzüldüğümü görecek kadar güçlü.
Yaptığın tüm kötülükler tüm çıplaklığıyla karşımızda.

Göz bebeklerim seni görmek için ellerinden ne gelirse yapıyorlar.
Ben ise kızıyorum onlara,
Bu kadar haylaz olmayın diye.

Sana gitme demek istiyorum.
Karşıdan bakmak bile çok uzak olduğunu söylüyor bana.

Dur! Gitmemelisin.
Yalan söyleyecek vaktin yok.
Sayaç durmuyor.Zaman durmuyor.
Dünya durmaz.
Hiç bir şey kusursuz değil.

Ellerim hala ıslak.
Hala yağmur var.

16 Haziran 2010 Çarşamba

Leş kokulu tenin böyle de güzel.

Ölümler çıplak ve acı doludur.
Kimisi kan içinde yerde,
Kimisi ruhunda dipdiri,
Ama bitik,
Dermansız,
Ağır bir deri.

Soğuk bedenime dokunma sen,
Gözyaşların bir mermi tenime.

Sevgiler artık yalan biliyor musun?
Tek yalnız olan sensin.
Söyleyemeyecektim.
Birden dökülüverdi,düğümlenmiş boğazımdan.

Sana inanmadığımı söylesem de sen benim göz bebeklerimden anlamalıydın.
Çok değişmedim ben.
Bakışlarım,
Ellerimin kokusu,
Tenim,
Suratımın da ki kırışıklıklar,
Ve gözyaşımın tadı hala aynı.

Son bakışta arkamı dönmek acı verici bir bıçak darbesi,
Sen kokmuş bir ceset.

Gitmek şimdi bana yakıştı.
Güzel oturdu sözcükler üzerine,
Üzgünüm böyle olsun sen istedin.
Hiç ağlama karşımda.
Hiç neden deme.
Lütfen deme!
Sen dedikçe bir şeyler daha gider elinden.
Sen zaten vedalarınla avucunda tutuklarını bırakmışsın.

Leş kokulu tenin böyle de güzel.
Bırak dolu dolu bak bana.
Sensizliğe koşarsan ruhunu yakalayabilirsin.

8 Haziran 2010 Salı

Gelmeni bekleyememenin verdiği damlalar.

Ellerimle tutamayacak kadar uzaksın,
Avucumla tutmak istiyorum seni,
Ama kayıp gidişine seyirci kalıyorum.
En önden aldım yerimi.

Yağıyordu yine,o artık sevmediğim yağmur.
Ellerimi birleştirdim ve bir noktaya daldım.
Titriyordum,
Damlalar yakıcıydı,
Ağırdı,
Kayıp gidiyordu.

O kır saçlı,
Elindeki içimi acıttı.
Yağmurun kavgası başlamıştı.
Gözlerinden süzülen damlaları tek tutan şey.
İnan bana.

Yine sen varsın.
Yoksun diye yalan söylüyorum.
Boynumdaki bir başka seni taşıyorum.
Yine sen direniyordun.

Gitme demek istemiştim.
Tam üç ay olmuş sabah.
Yüreğim açık,
Ellerim ürkek,
Kulaklarımda paslı bir müzik.