20 Kasım 2010 Cumartesi

Gideceğimiz şehir hep uzakta.
Günler geçtikçe bir adım daha ileriye gidiyor.
Şehir hep uzakta aslında.
Adımlarımla sana yaklaşmaya çalışıyorum.
Ama korkuyorum gölgene basacağım.
Bana yardım et.

Sen kendini öldürdüğün gün durdurmaya çalıştım zamanı,
Yelkovan akreple sevişti,
Zaman durdu,
Ama sen çoktan yerdeydin.
Ağladım.

Sana bazı şeyleri anlatmak istiyorum.
Ama anlatamam.
Gölgene basmaktan çok korkuyorum.
Ama artık o bile bir adım ötemde,
Sen ise göremeyeceğim kadar uzağımdasın.
Gel istemiyorum,
Ben istemiyorum,
Seni öldürmek büyük bir zevkti.
Yerden kalkmanı istemiyorum.
Belki ağlıyorum hala ama;
Unutma bir adım ötemde gölgen.
Sen ise göremeyeceğim kadar uzaktasın.
Mavi bile artık gülüyor.
Ben ağlayamıyorum.
Sen de üzülme.

14 Kasım 2010 Pazar

Bir yudum kaldı geriye

Kırmızı rujumu siliyorum.
Her yere bulaşıyor kan gibi,
Nefret gibi özlem gibi.
Kime dokunsam özlüyorum.
Bir kez daha nefret ediyorum ve kahvemi yudumluyorum.
Beni özgür bırakmanı istiyorum.
Ruhum bedenimi özgür bıraksın istiyorum.
Ama her kahve içişimde,tarçınlı kurabiye yiyişimde yağmur yağıyor,
Sen çiçeklerle şarkı söylerken uzun saçlıya,
Ben daha fazla içemezdim o gece.
Sen göremesen de yan masa da sizi izliyordum,
Yağmur şakaklarıma işliyor,
Titreyen parmaklarımla kurabiyeleri ısırıyordum.
Kahvem çok soğumuştu aldırmadan içiyordum.
Seni kandırmalarına izin veriyordum.
Yanına oturuyordum sakince beni göremiyordun
Ben de fazla umursamazdım.
Göğsüme yatırıyordum geçen kış gibi.
Uykuya dalıyordun yine,
Hiç değişmemişsin dedim,
Hiç değişmiyorsun.
Ben o gece daha fazla içemezdim.
Hala daha çok içiyorum.
Daha çok ağlıyorum.

26 Ekim 2010 Salı

Sana anlatsam inanacak gibisin

Geçtiğimiz yollar o kadar uzak ki şimdi baktıkça göremiyorum.
Soğuk olduğunda aslında bir o kadar da sıcak.
Kurduğumuz uzun cümleler sırf göz yaşlarımızı dindirmek için,
Denizi biraz daha kısaltmak için.
Yoksa kimsenin çok konuşmaya niyeti yok.
Sadece biraz sıcak olsun istiyoruz.
Sadece biraz sarılmak istiyoruz.

Ama şu an her şey o kadar imkansız ki,
Bulutlar üstümüzdeyken güneşi elimizde tutmak gibi,
Zor,çünkü aramızda bile birbirimizi göremediğimiz duvarlar var,
Mavi var,
Eski var,yeni var.

Şu an sana hangi hikayeyi anlatsam bana inanacak gibisin.
Zamanı durdursam da ben yaşlanıyorum.
Hiç bir şey durmuyor inan ki.
Deniz daha çok büyüyor,
Yağmur daha şiddetli,
İnsanlar daha bir öfkeli,
Benim ise saçlarım çok fazla ak.

20 Ekim 2010 Çarşamba

Her gün daha bir

Seninle bakıyoruz ileride ki boşluğa.
Bakışların aynı,
Göz bebeklerinin parlaklığı sabah güneşi misali.

Ellerin titriyor,ağlıyorsun.
Korkma sen! Ben yanındayım.

Göz yaşlarımızın akış yönü dahi hala aynı.
Tadında ise eski günlerimiz var.
Biz her ağladığımızda rüzgar çıkar,
Eşyalar dolar odalarımıza.

Her ne kadar inkar etsen de nefes alışında bile eski yelkenler var,
Daha yolculuğa çıkamamış,
Ve her gün daha bir geriye,
Ve her gün daha bir ürkek.

4 Ekim 2010 Pazartesi

Beklerdim

Şimdi hava soğuk ve ürkütücü sevgilim.Sanırım herkes gelmeni bekliyor sarı zarfın elinde.
Odamı saran karanfil kokusu artık dolabımın arkasında.Neden orada dersen eğer odanın kokusu odamla sevişsin istemiyorum.Ama korkma kokum hala aynı.Yanımda uykuya dalabilirsin.Sıçrama, yanındayım.Bir yere gitmek istesem de gidemem.Nedeni ilk gün ki gibi zihninde.
Şimdi bizim kasabamıza doğru yürüyorum.Hava hafif kararıyor,üşüyorum yine.
Ahşap kapıdan içeri giriyorum.Ayaklarım çamur,ellerim hissetmeyecek cinsten.
Hala üşüyorum ve yıldızlar odamda,karşı dağda yeşeren çiçek ayaklarıma halı,bedenime esrarengiz kıyafet.Bu bile ısıtmıyor.
Her yer sarımtırak,gökyüzünü yıldızlar almış.Işığa koşmak istiyorum.Mecalim ölü bir bebek.
Kuşların cıvıltısı senin seninden bir uğultu.Dinlemiyordum,dinleyemiyordum o ara.Koyda gezintideydim.

2 Ekim 2010 Cumartesi

Etmiyordum

Yine oradaydım,

Ilık kahvem geldi.
Ağzımı yakmıyordu.

Oturuyordum,bizim gülerek baktığımız fotoğraf masamızda,
Sessizdi,
Ayak tıkırdanmasından başka bir şey yoktu inan bana,
Sana ihanet etmiyorum.

Burnum farklı koku alıyorsa,
İhanet etmiyorum.

Yine oturuyorduk,
Ben yine üşüyordum.
Bir an dalmıştım kuş kafesine.
Kuş ağlıyordu,
Fotoğraflar yerlerde,
Ellerim acıyordu,
Sana ihanet etmiyordum.
Sadece biraz üşüyorum.

20 Eylül 2010 Pazartesi

Unuttun

Gece fazla karanlık,
Ben biliyorum ki karşı dağda yeşeren bir çiçek var.
En üste çıkıp oradan seyretmek istiyorum.
Neyi seyretmek istiyorsun dersen eğer
Söylerim ki,nefes alışını.
Ellerimi göğüsüne koymak istiyorum.
Belki o zaman gökyüzüne birlikte yaklaşırız.
İsterim ki öldürüp unutmak,
Kral buna izin vermiyor.
Sen de ellerini göğüsüme koyarsan,
Karşıdaki yeşillikleri görebiliriz.
Yıldızlar gecemizi aydınlatır.

Daha gitmiyorum ben,
Neden diye sorarsan eğer,
Beni öpmeyi unuttun derim.

14 Eylül 2010 Salı

Ellerin kanamıyor

Özlüyorum,
Yine özlüyorum seni.
Arama bir şey,
Küçük bir çocuk misali özlüyorum işte.
Bir çocukmuşum gibi bak bana.

Sararmış bir eller var sonbaharda,
Yağmur tam bir ateş bedenime,
Dokunuşlar bir bıçak yarası.

Gecenin rengi bir ayrı kırmızı,
Ellerin mi kanıyor?
Yerde yatan sen misin?
Vücudun neden bu kadar soğuk?

Vücudun değil akşamlar soğuk,
Ellerin kanamıyor,
Her yer kan içinde.

13 Eylül 2010 Pazartesi

Anlatamam

Bu havalar hep hatırlatıyor bana.
Hissedince bedenimde ayaklarım ıslanıyor,
Ellerim titriyor,
Tenime sarılıyorum.

Yazdan kalma bir çiçek şimdi,
Köşede duruyor,
Dokunma ona.

Böyle oluyorum ya bu havalarda,
Yapma diyorum ruhuma,
Kör olma diyorum gözlerini açıyorum.

Ölü içimdeki,
Kimseye anlatamadım,
Kendime bile anlatamadım.
Sen bil isterim ki,
Sana da anlatamam.

4 Eylül 2010 Cumartesi

Yine de.

Şimdi ben yenildim.
Sen yine de gitme ne olur.

Gitmene izin vermiyorum.
Ama gidebilirsin diye konuşuyorum seninle.
Yalan söylüyorum.
Kendime bile diyemezken sana hiç diyemiyorum.
Ama gitme ne olur.

Sen gittiğinde şehrin kokusu değişecek,
Nefesini ve kalp atışlarını rüzgar getirecek ama  inan ki,
O kadar mecalim yok.

Alıp götürme her şeyi,
Eğer sen gidiyorsan bırak buradakileri.
Ama yine de gitme ne olur.

3 Eylül 2010 Cuma

Kırık bir hatıra.

Aralık adındayız.
Yeterince soğuk ve rüzgarlı.
Geçmişimizi alıp götürüyor umarsızca.
Üstümüzden geçiyor hatıralar,
Biletler,
Ve ayrılıktan sonra göreceğimiz ve bizi altüst eden onca şey ise,
Cabası.

Burası çok soğuk,
Ben çok üşüyorum.
Ellerim buz oluyor ve sevdiğin ceketimi giyiyorum.
Senin örgü ceketin duruyor mu hala?
Giydiğinde... her neyse.
O rüzgar çoktan esti.

2 Eylül 2010 Perşembe

Bana onu getirdi

Senden bir kez daha nefret ettim,
Ateşler yaktım,
Dua ettim.
Nefret ediyordum.
Göğüsümde uyuduğun gece ayı söndürmeliydim.

Sen kokmuş bir ölü,
Ben yeni doğmuş bir kedi yavrusuyum.
Yıllardır aç gibiyim,
Yıllardır ölmüş gibiyim.

Bana yanan yıldıza koşuyorum büyük adımlarımla.
Oradan geçmemeliydim,
Ellerim titredi,
Koştum,
Bağırdım.

Yıldıza giderken kelebekler eşlik ediyordu bana,
İki tanesi boynumda,
Bana onu getirdi.
Bak görüyor musun oradaki iki kelebeği?
Evet görüyorum dedi.

26 Ağustos 2010 Perşembe

Üzülüyorum aslında

Sokak lambalarının rengi çok farklı.
Geçtiğimiz ilk ışık temiz kalpliydi.
Başımdaki ince derin sancı ayaklarıma vuruyor.
Dokunuşun olmadığı için vuruyor tenime.
Ona bir şey söyleyemem,
Yalancı çıkaracak kadar kararlı.
Anlatamıyorum bu yüzden,
Ben bir korkağım.

Ona bağırabiliyorum,
Yalan söylememiştim aslında,
Yalan söylemiyordum.
Ona bağırdım,
Onu üzmüş olabilirim.

Ağlıyor şu an.
Hıçkırıkları çok kuvvetli,
Canım yanmıyor.
Bak gene yalan söylüyorum.
Hıçkırıklarını duyunca titriyorum,
Ben çok üzülüyorum aslında.

15 Ağustos 2010 Pazar

Yıktılar

O küçük kız ağlamaklı,
Elleri yetmez ki seni çekip almaya.

Bastığın yeşillikler artık sarı,
Gitmene engel bir tek gözyaşı,
Gözlerini kaybettiysen ödünç verebilirim.

Gideceğin dakikalar zaman duracak,
Ellerimle durdurmaya çalışacağım.
Ellerim yeterince küçük.

Ahşap evi yıktılar,
İstemedim,
Lütfen dedim,
Yıktılar.

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Duyuyor musun?

Deniz kenarındayım.
Denizin o mayhoş dalgasının sesleri kulağıma çarpıyor,
Ayaklarımı içime çekiyorum.

Güneş çoktan batmıştı,
Balinalar ise karaya vurmak için vakti bekliyordu,
Deniz soğuktu,
Hava esintili,
İnsanlar kaybolmuş.

Sen ne yapıyorsun?
Güneşin batışını mı bekliyorsun?
O tanyeli çoktan gitti.

Sen ne yapıyorsun?
Şarap içmek için bir kadınımı bekliyorsun?
Yada ağlamak için şarap mı içiyorsun?
Benim en sevdiğimden mi?
Bekleme o tanyeli çoktan gitti.

Sadece gel,
Yanıma usulca otur,
Anlatacaklarım uzun ve biraz sıkıcı olabilir.
Aldırma,
Her şeyi boşver dalgaların o mayhoş sesini dinle.
Belki balinalar sana bu gece eşlik eder.

3 Ağustos 2010 Salı

Kokusu bir yosun.

Denizdi,rengi maviydi,
Rüzgardı,şiddetliydi,
Biraz açıklı koyulu,
Biraz çekingen,
Acılı bir kokusu vardı.

Onunla konuşuyordum,
Sessiz bir kıyıda,
Yosunların karaya vurduğu vakitte,
Güneş saklanmışken ve bir daha çıkamazken,
Dalgaların şiddeti beni dövercesine karaya vururken,
Ayaklarımı yerden keserken,
Ve bir daha basamayacak gibi hissettirirken ben konuşuyordum,
Sakin bir kasaba da onunla.

Anlattıklarımı bilmiyordu,
Bildikleri ise onlar değildi.

23 Temmuz 2010 Cuma

Titriyorum.

Farklı bir evdeyim.
Burası farklı bir oda,
Duvarları benzemiyor,
Renkler değişik,
İnsanların yüzlerini hatırlayamayacak kadar yorgun beynim.

Yastığın kokusu çok değişik.
Gözlerimi açıyorum ve sen yoksun.

Ama o şarkı var kulağımda.
Tırmalıyor beynimi,
Ellerim uyuşuyor,
Ellerim titriyor,
Ben titriyorum.

21 Temmuz 2010 Çarşamba

Bu öyle bir şeydi ki.

Sabaha karşı yataktan kalktı ruhun.
Kalkışını gördüm.
Siyah gözlerimle gördüm,
Neden siyah dersen,fazla üzgündü.

Kalkışını gördüğüm an arkamı döndüm.
Daha fazla kalbim çarpmasın,
Daha fazla beni de alıp götürmesin diye.

İstemiyorum,
Öyle kararlıydım ki,
Çocukların pamuk şeker aldırmak için ağladıkları kadar kararlı.
Her şeyin sonu gelmişti.

Bu öyle bir sondu ki,
Bir daha olmayacak kadar,
Yolun sonuna gelecek kadar,
Uçurumun dibine düşecek kadar.

Bu öyle bir sondu ki,
Yolun en dibini görmüş kadar.

18 Temmuz 2010 Pazar

Bir tek o vardı.

Buğulu camın önünden bakıyorum,
Ellerim çamur
Yüzümde anlamsız bir hüzün,
Üstüm başım harabe.

Yükseliyor durduğum yer,
Baktığım cam,
Ayağımın altındaki fayanslar,
Görüntüler,
Ellerim,
Ayaklarım,
Her şey yükseliyordu.
Gökyüzü yükseliyordu.
Duvarlar yükseliyordu.

Özlüyordum,
Seviyordum,
Susuyordum.
Hayır yalan söylüyorum;
Sevmiyorum,sevemiyorum.
Özlemiyorum artık.

Gitmiyor o,hala duruyor.
Yalan söylüyorum.İçimden kopup gitti,
Gökyüzüne yükseldi;
He is gone.

14 Temmuz 2010 Çarşamba

Sinsi bir yalnızlık senfonisi.

Kokun sinsi bir yalnızlık,
Tenin,hüzün kokan kelimeler.

Kalbin 1,2,3'ten hızlı atıyor.
Bir mum ışığında gökyüzündeki yıldızları seçtim,
Cam açıktı,
Sesleri duyamıyordum.

Nefesin tenime değdikçe sıçrıyordum,
Mum eriyordu,
Ateş dans ediyordu,
Ellerim kanıyordu,
Göz yaşlarım nasırlaşmış bakıyordu.

Hiç bir şey ilk gün ki kadar heyecan vermez.
Ateşi söndürme,
Mum eğilmesin,
Ellerim kanamasın,
Tırnakların ellerimi acıtmasın.

Dün gece dışarı çıktım büyük adımlarla.
Ellerimde kum ve çakıl taşları,
Denize döktüm birer birer,
Taşlar seni getirir diye.
Ateş seni bekliyor,
Mum ağlamıyor,
Ellerim henüz kanamadı.


7 Temmuz 2010 Çarşamba

Ellerimi açtım.

Bana bakma öyle lütfen.
Uzun süre göz bebeklerine bakarsam eğer ellerim titriyor.
Sen sadece o kahkahanı at ben arkamı döndüğümde.

Yaralarını göz yaşların iyileştirmez.
Elimde hala elinin izi,
Kıyamıyorum ellerimi sıkmaya.
Bak hala seni düşünüyorum.

Ruhum seninle olmaya hazır.
Mantığım kaos.

Sesin kulağımda bir tını hala.
Ellerim varmaz seni almaya.
Lütfen göğüsümde uyu.

Ahşap masamızda yağmur yağsın yine,
Ben sana masallardan çıkma ninniler söylemeliyim.
Yine uyu lütfen,
Göğüsümde.

Nefes alışın cenneten düşen bir parça,
Bırak her şeyi,
Unut,
Sadece bugün göğüsüme yaslan.

5 Temmuz 2010 Pazartesi

Bebeğe hayat ver.


Göz yaşlarım artık kurumuş bir yosun.
Ellerim varmaz temizlemeye.
Ellerini ver bana.

Titriyordun,
Kalbin çok hızlıydı.
Korkmuştum.
Nasılsın?

Gitmenden korkuyorum.
Seninle nefes almayı özledim,
Uzak olsan da nefesini hissediyorum.

Ellerim terlemişti,
Heyecanlanmış mıydın?
Senin kalbin benim kalbim kadar hızlı mıydı?
Avuç içlerin bile titrerken ellerimde.
Biz hiç bir şeyi hak etmiyorduk.

Ölmüş bebeğe yeniden bir hayat ver.
Durmuş kalbini,avuç içlerinle,
Göz bebeklerinin derin dolu bakışlarıyla,
Lütfen hayat ver.

Parmaklarını parmaklarımla barıştır.
Bu bize yakışmaz.
Dilin yalan söylese de göz bebeklerin ilk gün ki kadar saf bakıyordu.
Yalvarırcasına,ölmüşcesine.

Uyuduğumuz yatak ağlıyordu altımda.
Sessizce susturdum.
Bak ağlıyor,
'Ben ağlamıyorum' desen de senin kanındı,
Canın acıyordu,
Sen ağlıyordun.
Bak ben ağlamıyorum.
-Hayır aslında ben çok ağlıyorum.
Seni özlemiyorum.
-Seni çok özlüyorum.
Sözlerime inanma sen.Gözlerimin içine bak.
Ellerimin titremesinden bile anlayabilirsin.


23 Haziran 2010 Çarşamba

Şimdi.

Ellerim seni alamayacak kadar küçükler.
Ama sensiz olmaya alıştırdım her şeyi.
Adımların derin sandı,
Güz havası,
Yokluk,
Yoksulluk.

Adımların kulağımda ince bir tını,
Her adımın da bir baş dönmesi sendromu ben de.

Şimdi gidebilirsin.
Git.

22 Haziran 2010 Salı

Bilinçaltım dışarı çıkamayacak kadar yorgun.

Hafızanın kuvvetli olması sevindiriyor beni.
Benim hafızam hatırlamayacak kadar unutkan,
Bilinçaltım o denli karışık.

Çiçekleri sevmiyorum.
Deniz odandan görünmüyor.
Ben ise hala bakabiliyorum isteksizce,
O çok mavi,
Ucu bucağı olmayan korkunç sonsuzluğa.

Gözlerim senden kaçarken,
Göz bebeğim sana bakıyordu.

Elin telefona gittiğinde mutlu oluyor musun?
Peki ya suratının ifadesi güldüğümde değişiyor mu?

Bana yalan söyleme artık.
Ne yalanı kaldıracak gücüm var nede ruhum üzüldüğümü görecek kadar güçlü.
Yaptığın tüm kötülükler tüm çıplaklığıyla karşımızda.

Göz bebeklerim seni görmek için ellerinden ne gelirse yapıyorlar.
Ben ise kızıyorum onlara,
Bu kadar haylaz olmayın diye.

Sana gitme demek istiyorum.
Karşıdan bakmak bile çok uzak olduğunu söylüyor bana.

Dur! Gitmemelisin.
Yalan söyleyecek vaktin yok.
Sayaç durmuyor.Zaman durmuyor.
Dünya durmaz.
Hiç bir şey kusursuz değil.

Ellerim hala ıslak.
Hala yağmur var.

16 Haziran 2010 Çarşamba

Leş kokulu tenin böyle de güzel.

Ölümler çıplak ve acı doludur.
Kimisi kan içinde yerde,
Kimisi ruhunda dipdiri,
Ama bitik,
Dermansız,
Ağır bir deri.

Soğuk bedenime dokunma sen,
Gözyaşların bir mermi tenime.

Sevgiler artık yalan biliyor musun?
Tek yalnız olan sensin.
Söyleyemeyecektim.
Birden dökülüverdi,düğümlenmiş boğazımdan.

Sana inanmadığımı söylesem de sen benim göz bebeklerimden anlamalıydın.
Çok değişmedim ben.
Bakışlarım,
Ellerimin kokusu,
Tenim,
Suratımın da ki kırışıklıklar,
Ve gözyaşımın tadı hala aynı.

Son bakışta arkamı dönmek acı verici bir bıçak darbesi,
Sen kokmuş bir ceset.

Gitmek şimdi bana yakıştı.
Güzel oturdu sözcükler üzerine,
Üzgünüm böyle olsun sen istedin.
Hiç ağlama karşımda.
Hiç neden deme.
Lütfen deme!
Sen dedikçe bir şeyler daha gider elinden.
Sen zaten vedalarınla avucunda tutuklarını bırakmışsın.

Leş kokulu tenin böyle de güzel.
Bırak dolu dolu bak bana.
Sensizliğe koşarsan ruhunu yakalayabilirsin.

8 Haziran 2010 Salı

Gelmeni bekleyememenin verdiği damlalar.

Ellerimle tutamayacak kadar uzaksın,
Avucumla tutmak istiyorum seni,
Ama kayıp gidişine seyirci kalıyorum.
En önden aldım yerimi.

Yağıyordu yine,o artık sevmediğim yağmur.
Ellerimi birleştirdim ve bir noktaya daldım.
Titriyordum,
Damlalar yakıcıydı,
Ağırdı,
Kayıp gidiyordu.

O kır saçlı,
Elindeki içimi acıttı.
Yağmurun kavgası başlamıştı.
Gözlerinden süzülen damlaları tek tutan şey.
İnan bana.

Yine sen varsın.
Yoksun diye yalan söylüyorum.
Boynumdaki bir başka seni taşıyorum.
Yine sen direniyordun.

Gitme demek istemiştim.
Tam üç ay olmuş sabah.
Yüreğim açık,
Ellerim ürkek,
Kulaklarımda paslı bir müzik.

29 Mayıs 2010 Cumartesi

Ağlamanın çocukluğu.Pamuk şekerle kandırdım.

Bir ışık gördüm karanlığın tam ortasında oturan.
Işık griydi,
Ve nasıl oldu dersen ben de bilmiyorum.

Güneş bugün bizim için doğmadı.
Boynumdaki senin kalbin,
Bileğimdeki senin ruhun.
Hepsi bana 00.02'den sonra çok ağır geliyor.
Biliyorum,seni inandırıyorum.
Bir çocuğun pamuk şekerine inandığı kadar vahşice.

Fazlasıyla içim kanıyor.
Onu düşünmüyorum.
Kalbin ve ruhun bedenimde.
Lütfen kanma,
Kanamasın yaran.

Bir başkası daha var.
O ise bir o kadar da yok.
Susuyorum.

Bugün güneş bizim için doğmadı,
Ay bizim için bu kadar aydınlık değil.
Gökyüzü maviydi,
Deniz dalgalı,
Güneş bizimle.
Hiç biri bizim için değildi.
Onun içindi.

Parlaktı her şey.
Görünmeyecek kadar saydam,
Sen anlamayacak kadar beyazdın.

Gitmemelisin.
Onca şey bizim için değil.
Pamuk şeker aldım,
İnan diye,
Ağlama diye,
Yaran kanamasın diye.

Ruhunu ve kalbini sana vereceğim.
Kalbini bana verecek kadar kördün,
Ruhun ise sana lazım,
Lütfen onları geri al.

24 Mayıs 2010 Pazartesi

Derisi Kırışık.

O çocuğu öldürdün şimdi.
O şimdi yaşlı kadının ağır adımları;
Buruşuk derisi.

Aşk peşinde yalın ayak;
Yorgun derisine inat,
Ve ağır adımlara,
Konuşuyor şimdi.

Onun kalbi;
Yangın yeri.

Sen kalpte en kaz altında kalmış bir zavallı.
O ise koşuyor hala,
Yenik vücuduna inat.

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Tam on dakika siyahın beyaz olamaması.

Aşkın katran karası sıcağı,
Ayaklarım çamurlu,
Ellerim bir kitap ayracı..

Isınmak için ateşe değil,
Soğuğa sarıl.

Tam on dakika,
8.5 dakika nefes almadım.
Bir nefretin izi kadar sert,
Yakıcı..

Pişmanlıklar gidişleri bir çocuk gibi doğurur.
En büyük yangın ateşi.

Sana sarılamadığım için,
Titrediğini hissetmediğim için,
Duygularım özlemle,henüz çok siyah.

16 Mayıs 2010 Pazar

Sarının nefreti.

Bugün kuşlarla seni çizdik gökyüzüne,
Maviyle dans edişin tarifsizdi,ölümü bile yenerdi.
Ölmene izin vermeyeceğim diyordum.

Kalbimdeki sen,
Beynimdeki o,
İki farklı kişilik.

Seni unutmak sana yaptığım en büyük kötülük,
Affedilmez bir savaş.

Seni sevmek kendime yaptığım en büyük kötülük.
Beynimde bir başka sen,
Kalbimde bir başka o.
Atmak istiyorum,atamıyorum.

Seni sevmeme izin vermeyeceğim diyordum.
Gökyüzünde dansından sonra sana kuşlarla mektup gönderdik,
Sarı bir zarfın içinde.

14 Mayıs 2010 Cuma

Aslında hiç bir şey bilmiyorsunuz.Sen,o,hepiniz.

İnsanlar bu kadar küçük yaratıklar olmasaydı büyük Tanrı'ları bilemezdik.Ağlamasaydı hiç,ağlayanları anlayamazdık ve ağlamanın hissini.İnsanları anlamasaydın onlar gibi de düşünemezdin.Eğer güneşi görmeseydin karanlığın ne olduğunu bilemezdin.Ve ışığı görmemiş olsaydın eğer aydınlığı karanlıkta aramazdın.

11 Mayıs 2010 Salı

Satırlar yırtık.

Sana yazdığım mektuplar var şimdi elimde.
Zarfın dışı hafif sararmış,yazıları ise can yakıcı netlikte.
Sana yazdığım mektuplar elimde şimdi.
Her biri öyle sabırlı ki..
Ürkek,
Ağlamaklı,
Kimsesiz,
Ve gözyaşlarımı silerken yazmıştım.
Ben o satırları tek tek süsledim.
Sen ise kahkahalarla boğuyordun kendini.
Oldukça üzgünüm.
O satırlar yalnız benim okumam için yazıldı.
Ne sen ne de sana benzeyen..
O satırları yalnız kendim için yazdım.
Şu an elimde sana ait bir kaç şey var.
Onları rafa kaldırdım.
Bir gece şarabımı yudumlarken okuyabilirim,
Artık sadece o tatla ağlayabiliyorum.

4 Mayıs 2010 Salı

Beni bilirdin.Ağlayamazdım.

Seninle birlikte yürüyor bütün eşyalar.
Gidişine seyirci değiller.
Bazıları ise sonradan hatırlanmamak için siliniyor yavaştan.
Ağır ağır..
Ürkek,
Tedirgin.

Yanımda duran hiç bir şey yok.
Eskisi gibi ağlayamıyorum,
Bu defa seyirciyim.
En önden yer kapmış gibi bakınıyordum.
İçim acımazdı benim,
Tanırdın beni.

En önde olmanın sevinci vardı içimde,

Ağladığım zaman kendimi sevmiyorum.
Annemin dedikleri kulağımda çınlıyor.
Zaten ağlayamıyorum.

2 Mayıs 2010 Pazar

Saat 02.00 sularında cesedin kokuyordu.

Ellerimle öldürdüm dün gece seni.
Saat 02.00 sularında kanın bütün odama yayılmıştı,
Tek bir göz yaşı dökmedim.
Güçlüyüm desem de kendime inandıramıyordum.
Ama dün gece buna bende şahit oldum.
İnanıyorum artık.

Saat gece yarısını çoktan geçmişti.
Cesedinin üstünde parmak izlerim vardı.
Öylece seni izlemek istedim.
Ölmüş,kokuşmuş seni.
Morga koymalarına izin vermeyecektim.
Üşümenden korkuyordum.
Ama biliyordum ki sen ölüydün.
Benim tek derdim kendimleydi.
Bak hala üşümenden korkuyorum
Seni öldürdüysem sana kıyıyorum anlamına gelmemeliydi.
Sen öldüysen bitmiş anlamında değildin.


  

29 Nisan 2010 Perşembe

İstanbul korkutucu olsa da.

Hep korktum nedense bu şehirden.


Bu adama çok üzülmüştüm.Gidene kadar baktım.Bu şehir daha da ürkütücü gelmişti anlamsız şekilde.

İzmir'im daha bir güzel.


Tekne turu pek güzeldi.Bundan taaa iki sene öncesi işte.


Merhaba büyük ada.Nasılsın? Çok güzelsin bence.

28 Nisan 2010 Çarşamba

Dokunamamanın verdiği tatsızlık.

Yine ve yine o şarkı.
Geldim diyordum,
Geldim..
Yürüdüm,
Yoruldum...
Yine geldim diyordum.

Kulaklarımı kapatıyorum.
Duymak tüylerimi ayaklandıracaktı.
İlk dinlediğim kadar etkilemese de artık farklı duygular vücudumu sarıyor.

Tadı öylesine kalmış ki damağımda,
Her hatıraların salisesi özletiyor tenini.
Yarım kalsın istememiştim,
Böyle olsun ben istememiştim.
Bir kez daha dokunamayacağım sana,
Sen ise hiç bir zaman dokunamayacaksın o sevdiğin kokulu tenime.

Ne zaman rüzgar esse onunla birlikte geleceksin diye bir his kaplıyor içimi,
Sol tarafım ise asla gelmeyeceğini söylüyor.
Hiç birisine inanmıyorum.

Ve ne zaman rüzgar esse kollarımla tenimi sarıp sarmalıyorum,
Diyorum ki hiç olmadığım kadar güçlüyüm.

19 Nisan 2010 Pazartesi

Dilimin üstünde kokan kelimeler.

Yüz hatlarını hatırlayamayacak kadar ürkek yüreğim.
O acıyor,o kanıyor.
Kan rengini sevmiyorum.

Benden başka her şey yerli yerinde.
Kimse yok gibi görüyorum.
Yerle bir olmuş her şey.

Son defa diyorum nasılsın?
İstemeyerekte olsa dökülüveriyor dilimin üstünden.
Yaşlandığını söylüyorsun.Üzülmüyorum.

Ellerimle tuttuğum ceset ve ağrıların morluğu.

Bacaklarımda anlamsız ağrı,
Dirsek kemiğimdeki morluk.
Kolumdaki kızarıklık
Hiç biri o yüzden değil.

Karanlık odalara çökmüş sis,
Sisin arasındaki ışıktır görmeye çalıştığımız,
Yürü ama yol kat etme.
Sana gelmedim ben!

Gözyaşlarını elmacık kemiklerin tutsun.
Ellerinle istesen de tutamazsın onları.
Gücün mü yetmiyor?
Sisin içinden geç,ışığı tut ama;
Sana gelmedim ben.


18 Nisan 2010 Pazar

Ağzımda anlamsız bir tat.

Terk edilmiş sokakları bilir misin?
İçinde bulunan evleri,sokaklarının bomboş oluşu.
Sen dolaşsan bile oralarda yalnızlığını bozamazsın.

Ağzımın içinde anlamsız bir tat.
Burnumun ucunda ceset kokusu.
Vücudum yorgun.
Ayaklarım sızlıyor.
En küçük sinir hücresine kadar doldum taştım.

Ayaklarım ağrıyor,
Adım atamayacak kadar bitkinler.
Ellerimde dermansız.
Her şey işte. Her şey.


17 Nisan 2010 Cumartesi

Bilebilir misin?

Dokunma bana lütfen.
Her dokunduğunda biraz daha titriyorum.
Biraz daha ellerim tutmaz hale geliyor.

O gördüklerin benim yanımda değil aslında.
Sen sadece görüyorsun ben ise gölgemleyim.
Etrafında sayamayacak kadar insanda olsa,
Sende çok yalnızsın.

Yarım kalan hikayeleri sevmiyorum.
Baş roldekiler göremediklerin,
Duyamadıkların.

Çığlıkları duyuyor musun?
Damlaları hissediyor musun omuzuna düşen?
Ellerim sana dokunurken hala buz kesiyor.
Hala acıyor.

Ağlama Dedim.

Terk edilmiş bir tren istasyonu gibi ruhun.
Klarnet sesleri kulağımın zarını titretiyor,
Gözlerimin önünde bizim mutlu günlerimizin siyah beyaz tabloları.

Neden siyah beyaz dersen eğer cevap veremem.
Siyah karamsarlıktır onu bilirim.
Beyazsın ise bizim için bir manası yok.

Tren istasyonu ağlıyor.
Hiç bir renk yok.
Gök kuşağının o hep bilinen renkleri bile yok.
Her şey o kadar net ki.
Ağlama dedim.Ağladı.

Olmasın İşte.Sadece bir kaç damla.

Havanın kasveti aldı götürdü beni.
Sende götürsene
Sadece ikimizin olacağı yere.

Kan kırmızısı,
Açık renk,
Yıldızlar olmasın.

Huzuru avucumuzun içinde tutalım.
Çok bir şey istemiyorum.
Sen unut,ben unutmalıyım.
Sonra işte sen ve ben şömine başında sıcak şarap.

Sevdiğimiz şarkılar susmasın.
Ritimlere eşlik edelim,
Ellerimizi çırpalım sadece ve bana dokunuşunda hissettir.

Sevdiğimiz şarkılar çalarken durmasın yağmur.
Soğuk kış akşamlarında cam başına oturalım,
Yağmur damlalarını benzetelim bir kaç cisme sonra şarkımıza eşlik edelim.
Bu en sevdiğim şarkı sende duyuyor musun?

15 Nisan 2010 Perşembe

Yalan Dediler.

O şarkılara inanmıyordum.
Bir şey ifade etmiyorlardı.
Şimdi ise her şey çok farklı.

Göz kapaklarım bu kadar yorgunken,
Ellerimin nedensiz soğuması,
Sesimin dört beş tonluk titremesi,
Sana gelmedim ben.

Bacaklarım yara bere içinde,
Canımı yakıyorlar.
Kapıları kapattılar.
Kimseyi göremeyecek kadar kör oldum.
Herkesi suçlamıyorum.
Kapıları kapattılar.
Arkasındaki nedenler ruhumu okşuyor.

Unut dediler.
Acımaz dediler.
Unutmak yalan dedi.

13 Nisan 2010 Salı

Acizlik Korkma.

Belkiler umuda bağlar.
Ümitler son ana kadar bırakmaz yakanı.Hep bir ışık görürsün ve kesin karar veremezsin.Evet hep böyle olmuştur.
Eğer aklında biri varsa hissettiğin her ten onu hatırlatır.
Kişiliksizsen yalan söylersin.
Yalan ise kaçamak yol gelir.
Yanlış olduğunu bile bile ateşe koşmak gibi..
Yalan söyleyecek kadar kişiliksiz olmakla birlikte kendi ayaklarının üzerinde duramayacak kadar güçsüzsündür.
Korkaklar için yalan söylemek iyi gelir aslında.
Kendilerini biraz olsun rahatlatırlar.
Açık açıkta konuşamıyorsan korkuların vardır.
Aşıksan eğer.. Her neyse boşver.

Aptal insanları Tanrı sevmez.
Her şey aslında gördüğünden zor.
Hiç bir şey senin olmayacak kadar inatçıydı.
Ve sen korkaktın,
Ve sen istediklerini elde edemeyecek kadar acizdin.

11 Nisan 2010 Pazar

Gökkuşağının rengi hala aynı.

Ben hala aynıyım.
Odamın rengi,
Perdem,
Dolabımın rengi,
Odamda ki koku,
Her şey aynı.

Hala çok uyuyorum.
Sağlıklı beslenmeye başladım.
Kendime daha iyi bakıyorum artık.
Çok hasta oluyorum yine,
Ama kendime bakıyorum.

Hala dinlediğim şarkılar aynı.
Eskisinden fazla iyi niyetliyim.
Sakin hayatım var.
Giydiğim kıyafetlerin kokusu değişmedi.
Tanıdığın ben değişmedi.
Kilolarım duruyor.
Kızmıyorum kimseye artık.
Odamın içine sızan gökkuşağının renkleri hala aynı.

9 Nisan 2010 Cuma

Ne zaman sevişsem.

Sahip olduğumuz her şey sahip olamadıklarımız aslında,
Ben sadece benim olanları severim.
Bir de sen vardın benim olan.
Aklıma gelince sen,dağa,taşa,her yere seni anlatıyorum.
Gökyüzü şekilleniyor gözümde,
Bulutlara seni çiziyorum gözlerimle.

Sen ne zaman aklıma gelsen,gözlerim dalıp gidiyor en derinlere.
Anlamsız şeyler çiziyorum kahverengi kalemimle.
Tuttuğum elleri bırakıyorum.
Koku almak istemiyorum.

Her aklıma gelince sen,
Seviştiğim bedeni terkediyorum umarsızca.
Ve her seviştiğimde,seni yeniden aldatıyorum.

7 Nisan 2010 Çarşamba

Güzel kaplı bir defter.

Bugün her şeyi aldım senden.
Güneşi aldım.
Karanlık günleri bıraktım sana.
İçim gram acımaz.

Bugün ellerindeki kokumu aldım,
Artık başka kokular sinebilir.
Kulaklarındaki cıvıltımı aldım,
Artık sağır olabilirler.
Sende ki olan kalıntılarımı bıraktım.
Bıraktım çünkü,belki anlarsın bir şeyleri diye.
Onlar kalmak istemiyor.
Onları bile üzeceksin diye tedirginler.

Kulaklarım sağırdı.
Ellerim yorgun,ağrılı sızılı.
Tenim hiç olmadığı kadar yalnız,
Terk edilmişti çünkü.Artık sevdiği koku yoktu.
Bedenim son derece güçlü.

Hiç bir şey yoktu artık.
Sadece hafif baş dönmelerim.
Ellerimde titreme kaldı o günden sonra.
Bacaklarım ilk günlerde dik duramıyordu.
Ağzımda kötü bir tat.

Kapattım her şeyi.
Şu an elimde sadece güzel kaplı bir defter var.

5 Nisan 2010 Pazartesi

Geçememiş

Geçmişe dönüp bakmayı sevmiyorum.
Yenilgiler olsa da veya müthiş kazançlar yine de sevmiyorum.
Geçmiş sana bir şeyler kazandırmaz.
Her yeni gün,yeni olayların başlangıcıdır,
Bu yüzden geçmişte kalmayı sevmiyorum.
Sana geçmiş,surat ifadesinde değişiklik yapmaya yarar.

Şakağımda var atışlar.
Kan tadı yükseliyor damağıma.
Hepsi bu yüzden
Geçmişi sevmeyeşimden.
Ellerim belki ondan acıyor.
Belki de gözlerim ondan yorgun.
Belki de ruhum bu yüzden gitmek istiyor.
Hepsi geçmişi sevmeyeşimden.

Ne için?

Neden bu denli titriyor bacaklarım?
Ellerim neden sıcak?
Ellerim acıyor.

Hiç bir şey bir önce ki kadar acıtmaz canını.
Eski filmlerdeki senaryolar çok acıklı.

Nasır tutmuş duygularım endişeli.
Beynim ruhuyla sohbet içerisinde.
Git diyemem beynime.
Git demeyi sevmem ben.
Gidenleri de.

Artık eskisi gibi değil.

Her geçen gün biraz daha uzaklaşıyorsun benden.
İçimden geliyor bunları söylemek inan ki.

Odam da kokun yok artık.
Kıyafetlerimi yıkadım.
Bir damla göz yaşı dökmedim.
Dökemedim inan ki.

Her gün biraz daha nefret mi ediyorum?
Üzgünüm.. Hiç olmadığı kadar hemde.
Kalbim nasıl?
Hiç olmadığı kadar sert.
Çakıl taşları gibi oluyor ama.Sert sonuçta artık.

En sevdiğin giysim var üzerimde.
Kokumun şişesi boşaldı.
Senin olmayı bekliyor ama izin vermeyeceğim.
Onu atmayacağım da.
Hiç bir şey artık eskisi gibi değil.

En sevdiğin koku

Senin gibi değil hiç bir şey.
Duyduğum şeyler üzdü beni.
Hiç bir şey senin yaptığın gibi değildi.

Kokun ise yoktu.Bıraktığın gibi değildi hiç bir şey.
Bıraktılar beni.Seni.
Gelmeyeceklermiş bir daha.Anılarımız,kokularımız.

Bugün sen belki yoktun.
Totem yaptım bizim için.
İnançlarım var benim.Yitirmedim.
İnandım.
En sevdiğin elbisemi giydim.
Hala yoldayım.

1 Nisan 2010 Perşembe

Sağ elim

Başım ağrıyor.Omuzumdan düşen tişörtüm rahatsızlık vermiyor bana.Bugün durgundum.Çok kez dejavu oldum.Aslında beynime düşen bir trajediydi sanki.Hatırlamak istemedim.Düşüncelerimi durdurdum.Hayallerim havada kaldı.Düşünmek istemedim.Görmek istemedim.Duymak istemedim.Durdurdum ellerimle.Bir kez daha her şeyi tam anlamıyla hayal etmek ağır gelecekti çünkü.Asla diyordum hep.Dilimden düşmüyor o günden bu güne.Ben ellerimi çok seviyorum.Onlar bana unutturuyor yaratıcılıklarıyla her şeyi.Sağ elimi daha çok seviyorum.Sol elim çok tembel çünkü.Sınıfta kalacak yakında.Ayaklarımı ise sevmem hiç.Sevemedim de sevemiyorum da.Bakım bile yapmak bazen zor geliyor.Odamı çok seviyorum.Uğraşacak elbet bir şeyler buluyorum.Duvarıma bakmak bile yeterli oluyor. 

31 Mart 2010 Çarşamba

O

O ölürse Tanrı.
Ona küserim,beni bıraktı diye.
Sana da küserim.Benden onu aldın diye.

Tablo

Yaptığım tablo.Çok güzel olmuş.Bir kez daha tebrik ettim kendimi.

*

Onların bildikleri hiç bir zaman senin bildiklerin değildi.

30 Mart 2010 Salı

Danses

Sahil kasabası istiyor ruhum.Sakin sessiz.Maviliklerin yeşilliklerle dansını izlemek istiyorum.Ruhen hissedişlerini birbirilerini.O zaman daha bir çekici olurlar sanıyorum.Sahil kasabasının tam ortasında ahşap bodur bir ev baksa bana.Sıkıldığımda çekip gitsem.Ahşap pencereden doğayı izleyip,şarkılar söylesem.Sesim her zamankinden kötü çıkıyor.Duyunca rahatsız olmayacak şekilde hazırlıyorum kendimi.Bir tane göl baksın bana.Dalgalansın ve ağaçlara vursun,hızını durduramasın.Böyle bir ressamın elinden çıkan tablo misali.Kaçmak istiyorum böyle bir yere.Sessiz sakin.Yağmurlu havalarda güneşli havalara inat daha güzel oluyordur görüntüsü.Yağmur yağsın.Tablonun dansını izlemeliyim.

Sus ve Konuşma

Karşımda dur istiyorum.
Sadece gözbebeğin ve ışığını görmek istiyorum.
Konuşma,istemiyorum.

Nefretim sevgimden kaybeyan büyük,
Üzgün olmamın nedeni bu aslında..

İki iskemle getir.Otur karşıma.
Gözlerini göreyim sadece.
Sıcak bir şeyler söyle.
Bir sen ve bir ben,
Kimseleri istemiyorum diyorum.
Onu,hayalindekini,konuştuğunu,
Hiç kimseyi.

Hayalindekini bile alma yanına,
Yalnız ol.
Sen,yüreğin,gözbebeğin ve ışığın.
Sadece bunları istiyorum.

Haykırmak istiyorum.
Anlayamazsın hissettiklerimi.
Görmen gerek onları.
Acımı,kıvranışımı,şiddetli öfkemi.
Belki anlayamazsın ama;
Görürsen,hissedersen,canın seninde yanarsa,
İşte o zaman anlarsın.

28 Mart 2010 Pazar

İnandır.

Çırılçıplak sanki vücudun.
Minik ellerini aç ve elinde kalanları göster.
Kendini kandırma.
Çırılçıplak vücudunla hiçte kötü durmuyorsun.

Söylediklerin yalan da olsa çekici.
İnandır beni..
Ona,buna,şuna.. Tanrı'ya!
O duymasın.
İnandır beni dediklerine.
Yalan da olsa,
O mutlu da olsa,
Boşver sen.İnandır beni.

Bildiğin gibi değil.

Hiç bir şey bildiğin gibi değil.
Bedenimdeki düşünceleri durdurup,
Bedenimi sabitleyip,
Dünyanın etrafımda dönmesini sağlayacağım.

Hiç bir şey bildiğin gibi değil,
Hele ki gördüğün gibi hiç..
Yanılıyorsun,yanıltıyorlar,yanılma.

Bildiklerin onların bildikleri gibi değil.
Susuyorsam,
Bedenimdeki en küçük hücreme kadar nefret doluysam,
Seni gömdüysem,
Nefret kusuyorsam,
Ve bu yüzden gözlerim bu denli kızgın bakıyorsa,
Bildiklerin onların bildikleri gibi değil.

27 Mart 2010 Cumartesi

Öyle ki

Göz pınarlarım nasırlaşsın,
İstese de dökemesin suları.

Öyle bir düş yarattım ki
Renkler  cümbüşü.
Sen,o hiç biriniz yok.
Onu tutan ellerin kanamıyor.
Hepsi düşümde.

Öyle bir sen yarattım ki
Siyah yada kar beyazı sen.

Bir hayat yarattım ki
Renklerle dans eden sokak lambaları,
Kaldırımlar,
Ve seni hatırlatan hiç bir şey yok.

Öyle bir dünya yarattım ki,
Baş roldeki renkler,
Siyah ve beyaz.

26 Mart 2010 Cuma

Senin sesinden bir caz.

Yarım kalan hikayelerde ayrılık kelimesi geçiyor.
Durmadan hikayeyi oku istiyorum.
Bir senfoni sesin kulağımda.
Kapatıyorum gözlerimi,
Ellerim soğuk ve terli,
Elmacık kemiklerim bu güne kadar hiç böyle ıslanmamıştı.

Durmadan oku istiyorum.
Bazı kelimeleri sıkılmadan üç veya beş kez tekrarla.
Durma işte.
İstediğin kelimeleri ise duyma.

Senin sesinden nasıl güzel.
Senin kulağından nasıl?
Zarımın orada kalabalık bir orkestra.

23 Mart 2010 Salı

Çıplak bedenim

Evimin her köşesinde sen.
Çoğalan ayak izlerin.
Birbiri ardına takip edercesine.

Aslına bakarsan dua edemem ben,
Tanrı'yla kavgalarımız bundan.
Her gece sevgimi hissettiririm ona
Ve uykuya dalarım.

Rüya da görmem ben.
Şu an rüyadan soyunmuş çıplak bedenim,
Yeterince güçlü.

Ben Yokum.

Ağlama köşe başlarında,
İsyan edip yalnız olduğunu düşünme.
Asma masum suratını.Üzülme ben varım.

Yalnızlıktan korkma,
Bak ben korkuyor muyum? Sen yoksun,
Ama korkmuyorum.
Korkmam da artık,
Sende korkma,ruhum istemeyerek senin yanında.

O giderse ağlama sakın,
İsyan edip yalnız olduğunu düşünme.
Evet ben yokum artık,
Ama o giderse ben varım.

Zamanı durdurma,
İmkanı yok.
Sen bir tek sevgiye muhtaç.
Üzülme,ben yokum.

22 Mart 2010 Pazartesi

Beyaza boyamak isterdim.

Bir düşüş var beyazların içinden karanlığa,
Bir sen var yok olan,
Bir o var yeni gelen ve her şeyi unutturan.
Beynime trajedi gibi yağan kaosların sonu.

Beyazlığa yaklaşıyor ruhum.
Bedenim ise ruhuma göre fazla rahat.
Bir o var karanlığa düşen,
Bir o var keşkelerin sahibi.

Karanlığa boyamaktansa beyaz olsun her yer.
Beyazların içinde az buçuk siyahlar.
Sevmem karanlığı.
Beyaza boyayalım bu gece.

21 Mart 2010 Pazar

WhiteBird

İçimdeki beyaz güvercine kal diyorum.
Kimsenin görmesine izin vermem.
Hatta inciltmesine asla!
Kal diyorum ama o çıkmak için can atıyor,
Yüreğimde çırpınışları.
Geceleri ağlıyor benimle birlikte.
Ağlarken nefesimle boğuluyorum.
Odam havasız.
Çaktırmıyor burada olduğunu.

Bir beyaz güvercin var,kal diyorum ona.
Ben güçlüyüm.
Sözümü geçiriyorum ona.
Kal diyorum;çıkmaya çalışan beyaz melek.

Çıkmaya can atma yüreğimden beyaz kuş.
Bilirsin kimseler yokken izin verebilirim ancak.

Ağlamama izin vermiyorsun.Birlikte gülüyoruz.
Aldığımız kararlar insanları şaşırtacak kadar güzel.
Çıkma dışarıya beyaz melek.

To be or not to be

Bugün farklı şeyler yapacağım diye uyandım.Böyle başladım güne.Başka bir evde gözlerimi açsam da yabancılık çekmedim.İçimdeki bir başka ben dışarı çıkmaya çalışıyor.Ağlatıyor beni.İzin vermiyorum ama.Sadece ellerimi ve ayaklarımı titretebiliyor.Ha birde kalbimi fazla çarpıştırıyor o kadar.Biraz sıcak bir şeyler iyi gider bu böyle bir günde.Dışarısı soğuk günlerin acısnı çıkaracak kadar sıcak..Güneş güzel.Dışarı çıktım ve güneşin batışını izlemek rahatlattı beni.Fallara inanacak kadar kendimi yitirdim.Son yaşadıklarım beni benden aldı.Sanki yaşamam gerekmiş ve yaşamışım gibi oldu.Pişman mıyım? -Hayır değilim.Sadece ileride olacak olaylar yüzünden asılıyor suratım.Hep sevgili günlük diye başlayan defterim olsun istemişimdir.Bir arkadaşım gibi.Konuşmayan bir arkadaşım olsun ister miydim? -Bilemiyorum.İçimdeki farklı beni çıkarmak istemiyorum.Yaprak gibi vücudum.

17 Mart 2010 Çarşamba

Sen yapma

Uyuduğumuz yatağı gördüm bugün.
İçim acıdı.Daldığında uyandırışımı özledim.
Bizi özledim.

-Hayır! Bakma öyle acınacak durumda değilim.
-Hayır! Ağlamıyorum.
Sadece özledim inan ki.Sende özledin değil mi?
Gözlerinin bu denli yaşlı olmasının nedeni bu mu?

Gerçekten özledim.
-Hayır,sen ağlama.
Ben yeterince ağlıyorum.Sen,ben ve bizim için.
Ağlıyorum.
Rüyamda sayıklıyorum.
Hayal kuruyorum.
Dalıyorum.
Sen ne yaptın bizim için bugün?

Bak hala kıyamıyorum sana.
Hala seni düşünüyorum.
Rüyalarıma giriyorsun.
Kokun burnumda.
Bak ne hale getirdin bizi,
Kokunu arıyorum deli gibi.

15 Mart 2010 Pazartesi

Karanlık

Şimdi sen bana gidebileceğim yollar kadar uzaktasın,
Gelebileceğin yollar kadar yakın ol istiyorum.
Bazen çıkıyorum cama,size doğru bakıyorum..
Mavi rengi gözüme çarpıyor,aldırmıyorum.
Mavi sakinliktir,mavi sevgidir,mavi yakınlıktır diyorum.

Sokak lambaları yanmıyor bugün.
Dışarı da yürüyen insanlar yok.
Yollara baktıkça sonunu göremiyorum.
Hiç bir bulut yeterince açık değil.
Gülen insanlar az sayıda,
Gülenlere inat ağlayanlar..

Sokak lambaları yanmıyor,
Karanlık caddeler,
Kapkaranlık gökyüzü.

Varmış

Her yere sensiz gideceğim artık.
Seninle oturduğumuz masada tek oturacağım,
Ve sen varmış gibi olacak her şey.

Sen varmış gibi güleceğim,
Yine dalga geçeceğiz her şeyle,
Bir şeyler içeceğiz,
Uyuyacaksın.

Ve sen varmış gibi yaşayacağım.
Sen varmış gibi güleceğim.

Sana

Bir şarkı fısıldadım bugün senin için.
Gözyaşı akıttım yine,içinde sen vardın.
Sana yazdım bugün kelimelerin ard arda geldiği dakikalarda,
Her şeyi senin için yaptım bugün ben.

Suyun altında dakikalarca kaldım,
İsyan ettim kime olduğu belirsiz şekilde.
Ağladım ben.

İsmini sayıkladım,kulağımda yankılandı.
Senin için dualar ettim bugün.
Bir o kadar da kendim için.

Sana yazdım bugün...
Sana söyledim...
Sana ağladım...
Senin için kan akıttım...
Gökyüzüne baktım...

Dua edeceğim ve dilek tutacağım...
Sana uyuyacağım bu gece...

14 Mart 2010 Pazar

Ses

Hava kapalı.
Kulağıma gelen piyano sesleri.
Her bir ritim seni hatırlatacak güçte.

Kulağıma gelen sesler sana benziyor.
İnatçı,yılmayan ve sabır dolu üç yaşındaki çocuk misali.
Sabır taşı kırılacak,
Ama sen.

Sesimi duysan sende bir ritim gibi.
Nasıl olurdu için?
Ellerin titrer miydi?
Heyecanlanır mıydın ilk gün ki gibi?

Bugün her şey seni unutturacak güçlükte.
Hatırlamak daha ağır,beni ele geçiriyor.

12 Mart 2010 Cuma

Güç

Bugün hiç olmadığım kadar güçsüz bedenim.
Konuşacak mecalim bile yok.
Yalnızlığın ağır yükünü çekiyorum.

Bugün hiç olmadığım kadar güçsüz bedenim.
Düştüğüm kuyudan çıkamayacak kadar kollarım dermansız.
Tutup,çabalayıp ışığa yaklaşamıyorum.
Kımıldayacak kadar gücüm yok.
Dermanım yok bugün.
Göz yaşlarım yarıda kalacak kadar ağır.
Gücüm yok bugün.

11 Mart 2010 Perşembe

*

İliklerime kadar hissediyorum yalnızlığı..
Gözlerimi kapatıp saatlerce kalmak istiyorum yağmurun altında.
Vücuduma sarılıyorum canım acıyor,
Ellerim kanıyor.
Kokun bile terk ediyor beni.
Gözlerim kimseyi görmek istemiyor artık.

İliklerime kadar hissediyorum yalnızlığı...
Canım acıyor,
Kalbim kanıyor,
Gözlerim ağlıyor.

Gitme

Rüya olmalı,
Hatta diğer ismiyle kabus.
Anlaşılması zor,korkutucu,üzücü bir rüya.
Gözlerimi kırpıp açmıştım,
Rüya olmalıydı.

Gitmeyi sen isteme,
Bu kadar güçsüz olma.
Giden kazanmaz,giden daima kaybeder.
Giden güçlü olduğunu iddia eder ama sadece öyle görünür.
Kanadı kırık bir kuş kadar güçsüzdür aslında.
Kendisiyle bir türlü yüzleşemez.
Giden daima pişman olur.
Unutma sevgilim,
Giden kazanmaz,giden daima kaybeder.

10 Mart 2010 Çarşamba

Birsürübirşeyler

Bir sürü şey söylemek istiyorum,
Ruhumu ve kalbimi feraha kavuşturmak için,
Çünkü seni beklerken çok yoruldular.

Seninle yağmurun altında yürümek istiyorum,
Hiç olmadığım kadar ıslansam da pişman olmuyorum.

Gözlerinin içine bakmak.

Omuzum da uyu istiyorum.
Sana söylediğim ninniyi duymaman üzmez beni.
Çok masumsun çünkü.Kızamıyorum sana üzgünüm.

Üzülmeni istemiyorum.Üzmek istemiyorum.
Ellerimi hep sıkıca tut istiyorum.Ve bırakma.

Birlikte olalım hep.
Gelişinin zorluğu kadar gidişini yaşatma bana.

Küçük kız

Onun içindeki sevinçler üzüntüler kadardı.
Ağlardı olup olmadık her şeye,
Ağlama küçük kız.

Mutlu olurdu küçücük bir şeyden.
Ölmesine saniseler kalan bir kuşun çırpınışı gibiydi yaşamla mücadelesi,
Ağlama küçük kız.

Bir gün gelecek ve o güzel oyuncaklardan,ağlayan bebeklerden seninde olacak,
Bu yüzden ağlama küçük kız.

Anneni merak etme sen,
O iyilerin yanında seni izliyor ve özlüyor küçük kız.

Çok özlediğini hissettiğinde,
Elini kalbine koy ve gökyüzünü izleyebilecek gibi uzan.
En yukarıya bak,bakabildiğin kadar uzağa..
Onu göremezsin belki ama hissedersin.
Gökyüzünden en parlak yıldızı seç güzel kız ve bir dilek tut.
Kabul olacak..

Belki geri gelemez o ama seni izliyor küçük kız.

Ağlama..

Düş[eş]

Yine düşüyor damlalar,
Yine düşüyor..
Ve yine hayal kırıklıkları,terk edişler.
Her defasında böyle mi olunur bilinmez.
Gözyaşlarının arkasındaki iddaalı nedenler..

Yalnızsındır.Onsuz yapamayacağını düşünürsün.
Ve yine özlersin.
Bunları destekleyen terk edişler vardır.
Yine ağlarsın,gözyaşların,özlemin..

Gel demek istersin ama diyemeyecek kadar güçsüzsündür.

Gel lütfen.

13 Şubat 2010 Cumartesi

Biraz

Biraz utangacım,bundandır gösteremeyişim.
Bazen kelimeler yetersiz kalsa susarım.Yerini doldurmalarını beklerim.
Ağlarım belki de,kahkaha atarım ama anlatamam işte.

Ben seni,bir balığın yemek yiyişi kadar masumca seviyorum.
Yadırgama ama.
İğneleyeceksen ise dinlemeyeceğim.Beni böyle sevmeni bekleyeceğim.

Biraz utangacım evet,anlatamıyorum belki.
Belki de gösteremiyorum.
Üzgünüm yeterince.Hayır! Değilim.
Anlamaya çalış ben yeterince yoruldum.
Eğer ki anlayamadıysan hala ancak sana sarıldığımda hissedebilirsin.
Bana güven.

9 Şubat 2010 Salı

Alabildiğine

Ruhum alabildiğine uzak bir yere gitmek istiyor.
Siyah,anlamlı gözlerini görmek istemiyor artık.
Onlar gibi anlamlı olmanı da istemiyor.

O gitmek istiyor,
Haylaz çocuklar gibi ısrarla,
Ama bir o kadar da sakince.
Kendisiyle çelişse de gitmek istiyor.

Sen anlayamazsın belki bu gitmeleri.
Eğer bir gün;
Paranoya halinden şikayet etmeye başlarsan,
Yalnızlık çekilmez bir hal alırsa,
Etrafındakilerinin dedikleri ağır gelirse,
Ve
Her şeyden sıkılırsan..
Bir gün elbet sende gitmek isteyeceksin.

Yutkunamadım

Sokak satıcısından aldığım ekmeğimle yürüyordum.
Karnım çok açtı ve üşüyordum.Aklımda ise bin bir türlü düşünceler.
Bir yandan burnum akıyor bir yandan karnımı doyurmaya çalışıyordum.
Üşüyordum ve kimsenin umurunda değildi.
Eldivenlerimi almadığıma pişman olmuştum.
Hafif ateşim yükseliyor.Baş ve mide ağrım dayanılmaz bir hal alıyordu ama yemek yemeye çalışıyordum her şeye rağmen.
Sakince yürüyordum.
Aklımda bin bir türlü şeyle.
O oturuyordu.
Bir duvarın dibinde.
Üşüyordu o da,hemde daha çok.
Yiyebileceği bir ekmeği bile yoktu.
Yutkunamadım.

4 Şubat 2010 Perşembe

Küçüktük

Küçücükken ve bir şeyleri bilmezken mutluyduk.
Pamuk şeker alırdı babam.Ağzıma yüzüme bulaştırarak yerken sevimli bir yüz ifadesiyle bakmam mutlu ederdi onları.

Bayramlar geldiği zaman büyüklerimin elini öpmeyi severdim,
Yada ziyaret etmeyi..

Eskiden gülerdim olur olmaz her şeye
Ufak bir şeyler bile mutlu ederdi beni.
Şikayet etmezdim çünkü ayrıntılara.

Düştüğümde kaşımı yarmıştım.
Kocamandı yaram ve her yer kan içindeydi.
Ağlamadım.
Kafam sarılıyken mutsuz değildim.
Şimdi ise o yaranın izinden bile şikayetçiyim.

Küçüktük ve dostlarımız vardı.
Onlarla oyuncaklarımı oynarken heyecan dolu kahkahalarımız duyulurdu karşı apartmandan.
Çocuktuk.
Şimdi ise gitti hepsi birer birer.Yalanlarla,harcanmışlıklarla,kimsesizce..

Küçüktük her şey toz pembeydi.
Yalanda olsa inanırdık,mutlu olurduk.

Git-me

Nasılsın bugün?
Kahvaltını yaptın mı?
Yoksa yemedin hala beni mi bekliyorsun?
Anladım sevgilim.
Soğuk cevaplarını anlamsız ve nedensiz buluyorum.
Neden sesin soğuk? Alışkın değilim. Böyle konuşma lütfen..
Ah hayatım şuan o kadar mutluyum ki seninle yeni bir güne başlamak , hala birlikte olduğumuzu bilmek mükemmel.
Bana söylemek istediğin bir şey mi var?
Evet dinliyorum. Hayır , şimdi duymak istiyorum.Yoksa bana güzel şeyler söyleyip mutlu mu edeceksin.
Seninle olduğum her dakika...
Sözümü kesme , bitirseydim.. Yapma bebeğim dinleyeceğim seni önce sana olan aşkımı haykırsaydım.
Neyse , evet seni dinliyorum.
Ne! Ne demeye çalışıyorsun bana?
Sanırım doğru algılıyorum. Bitirebilmek bu kadar kolay mı ? Saçmalama lütfen! Yazık ediyorsun.Neyse bir susayım ilk. Devam et sen. Bir yudum su içeyim önce. Evet seni dinliyorum şüphen olmasın. İnanamıyorum kendine gel lütfen bu sen olamazsın. Evet değilsin inanmıyorum!
Dün ne güzel eğlenmiştik oysa ki.. Gözlerin ne güzel gülüyordu bana.Aşkını haykırıyordu adeta.
Yapma bunu bize demek istiyorum da çıkmıyor benden.Pekala susacağım. Her şey gönlünce olsun.
İçtiğin bir yudum şarapta beni hatırla.Sana aldığım onca hediyeyi atma koy bir köşede kalsın , ben öyle yapacağım çünkü.. Gezdiğimiz Kordon'a tek git olur mu ? Eline bir şişe bira al ve uzun uzun bak o dalgalı denizimize. Hatırladın mı? Biz öyle yapardık. Çok konuştum sanırım. Seninde diyecek bir şeylerin olmalı.Öylece kapatacak mısın telefonu ?
Pekala. Hoşça kal..

İstiyorum

Senin olabilirim.
Yada sana ait bir şey
Odandaki şirin suratlı köpeğin
Konuştuğun bir şizofren
Yada içindeki paranoyak
Dışarı baktığında gözüne ilk çarpan bir insan
Odandaki en sevdiğin bir eşyan
Karanlıkta yazı yazarken masanın üstündeki spot lamban
Senin olabilirim
Yada sana ait bir şey
Veya ait olmak isteyen bir şey.

3 Şubat 2010 Çarşamba

Kıyamıyorum

Mutluluğun mutluluğumdu.
Eskidendi.. Çok eskiden...

Yüzün gülen fotoğraflarını gördüm,
Nasıl mutlu olduğumu tarif edemem sana.
Açıklayamam..

Mutlusun.Ve ben gördükçe daha mutlu oluyorum.
Seni küçük , kimsesiz bebek gibi sevmiştim.
Bana güvenmeni sağlamıştım bir ebebiyin gibi.

Seni sevmiştim.Her şeyinle yeri geldiğinde kabul etmiştim seni.
Utangaçtım.İnkar etmiyordum.

Yüzünün güldüğünü görüyorum.Bir o kadarda yanlışlarını.
Yanlış yapmak sana göre değildi.Ama itiyordu bir şeyler seni yanlışlara.

Aklına geliyor muyum hiç gram fikrim yok.
Ama sen benim şu saatlerde aklımdasın.

Alışıyor tenin utanmadan karşı cinsine.
Kıyamıyorum sana.

Kıyamıyordum sana.

2 Şubat 2010 Salı

İstiyorum

Çok farklı insan oldum ben
Kendimi bulduğum insanla olmak istiyorum artık
Belki aylarca belki de yıllarca onunla
Zamanı mühim değil.
Mutlu olacağımıza eminim.
Mükemmel bir hayat bizi bekler o zaman.

Bu aralar çok olaya şaşırıyorum.
Benden birtane daha var bu dünyada
Her şey mi aynı olur? Evet her şeyimiz aynı.
Mutlu oluyorum.

Zaman zaman kapkaranlık bir yerden ışık görüyor oluyorum.
Mutlu olduğum zamanda hani ellerin buz gibi olur yavaş yavaş ısınır ya..
Aynen öyle oluyor bedenim.

Bana dedi ki eskilerini açmak istemiyorsun sen.Yepyeni bir hayat istiyorsun.
Sanki böyle eskileri bir deftere yazmışsın ve kapatmışsın açmamak üzere..
Evet doğru bildi.Eskiler artık yok benim için.
Yaşadıklarım,yaşattıklarım,üzüntülerim,hüzünlerim,sevinçlerim..

Her zaman insanları üzdü bu güleç yüzüm.. Kalbim hep mahcup kaldı birilerine.
Üzmek istemezken üzdüm çok.Göz yaşlarını akıttım kimilerinin.. Banada acı verici oldu inan ki.

Her şeyi unutmak istiyorum.
Biri olsun.'Sana ihtiyacım var' demek istiyorum.
Gitme demek istiyorum.Aşık olmak istiyorum.
Karşılıklı olsun istiyorum.Mutlu olmak istiyorum.

Git

Şimdi gidebilirim.
Ait olduğum yeri bulabilirim.
Yada daha sonra gideceğim.
Kararsızım.Şu an tek bilmek istediğim gerçek gitmek istediğim.

Gitmeliyim yada gidebilirim.
Şöyle sahil kasabası,
Yada küçük bir belde.
Ahşap,önünde bahçesi ve rengarenk çiçekleri olan sonbaharda eşsiz zevk veren bir ev yaratmak istedim.Kartpostallardan fırlamış olsun.Sabah uyandığımda camımı açınca bir göl görmek mutlu eder beni.Mavinin bütün tonları yeşile varıncaya kadar selamlarcasına beni..

Gidebilirim ben,
Şöyle hayalimdeki evi yarattığımda.
Soğuk kış akşamlarında şöminemin başına oturup sıcak kahvemi yudumlayabilirim.
Yada çok aşık olduğum bir adamla şarabımı yudumlarken bulabilirim kendimi.

Gitmeliyim ben,
Mutlu olabilirim gidince.
Ahşap,bodur,sakin evimde.
Mutlu olabilirim gidince.. Kendimi bulunca...
Gitmeliyim ben.