22 Haziran 2010 Salı

Bilinçaltım dışarı çıkamayacak kadar yorgun.

Hafızanın kuvvetli olması sevindiriyor beni.
Benim hafızam hatırlamayacak kadar unutkan,
Bilinçaltım o denli karışık.

Çiçekleri sevmiyorum.
Deniz odandan görünmüyor.
Ben ise hala bakabiliyorum isteksizce,
O çok mavi,
Ucu bucağı olmayan korkunç sonsuzluğa.

Gözlerim senden kaçarken,
Göz bebeğim sana bakıyordu.

Elin telefona gittiğinde mutlu oluyor musun?
Peki ya suratının ifadesi güldüğümde değişiyor mu?

Bana yalan söyleme artık.
Ne yalanı kaldıracak gücüm var nede ruhum üzüldüğümü görecek kadar güçlü.
Yaptığın tüm kötülükler tüm çıplaklığıyla karşımızda.

Göz bebeklerim seni görmek için ellerinden ne gelirse yapıyorlar.
Ben ise kızıyorum onlara,
Bu kadar haylaz olmayın diye.

Sana gitme demek istiyorum.
Karşıdan bakmak bile çok uzak olduğunu söylüyor bana.

Dur! Gitmemelisin.
Yalan söyleyecek vaktin yok.
Sayaç durmuyor.Zaman durmuyor.
Dünya durmaz.
Hiç bir şey kusursuz değil.

Ellerim hala ıslak.
Hala yağmur var.